Çoğunlukla yoğun cilt bakımı uygulayan cilt serumları içerisinde bulunan retinol de son zamanlarda fazlasıyla ön plana çıkan ve herkesin yakından tanıması gereken bir bileşen!
Retinol, A vitamininin bir türevi, Retinoid grubuna dahil bir bileşendir. Bu grubun cilt için önemi ise hücrelerin yenilenmesinde büyük bir rol oynayan kolajenin üretimini artıyor olması. Dolayısıyla retinol, herhangi bir sebeple hasar gören hücrelerin yenilenmesini sağlayarak cildin yapısına destek oluyor.
Neredeyse her cilt sorunu ile savaşta aktif bir şekilde rol oynayan retinol;
●Cildin sıkılaşması,
Bunun dışında çok güçlü bir antioksidan olan retinol, cildin yaşlanma belirtilerini ciddi seviyede azaltıyor.
Retinolün en önemli özelliklerinden biri de cilt üzerindeki tüm bu iyileştirici etkileri hücre seviyesinde yapıyor olması. Yani sorunu temelden çözüyor diyebiliriz. Şöyle ki:
●Cilde uygulanan retinol, cilt enzimleri ile reaksiyona girerek hücre yenilenmesini destekleyen retinoik aside dönüşüyor. Bu asit sayesinde hücre düzeyinde yaşlanma yavaşlıyor ve cilt görünümü gençleşmeye başlıyor. Yapılan birçok araştırma retinoik asidin hücreleri molekül seviyesinde etkilediği ve kolajen üretimini hızlı bir şekilde artırarak kırışıklık görüntüsünü en aza indirdiğini doğruluyor.Cilt bakımında retinol kullanımına geçmeden önce önemli bir noktadan bahsedelim: Retinolün A vitaminin bir türevi olduğunu söylemiştik. Yani bu bileşen gıda yoluyla da alınabiliyor. Domates, havuç, greyfurt, mango, kabak ve brokoli gibi A vitamini açısından zengin besinleri düzenli olarak tüketmek de cilt sağlığını korumak için önemli. Ama etkili bakım için retinolü günlük cilt bakımı ritüellerine dahil etmek gerekiyor. Bu noktada yapılabilecekler ise şöyle:
●Retinol, krem formülleri içerisinde sık sık karşımıza çıkıyor. Farklı bileşenlerle harmanlanarak cilde kapsamlı bir bakım yapan retinol içerikli kremler; bir yandan cildin aşırı derecede sebum üretmesini önleyerek yağ-nem dengesini sağlıyor, diğer yandan da yaşlanma belirtileri ile savaşıyor. Sen de cildini retinol ile canlandırmak ve genç görünmesini sağlamak için L'Oréal Paris Revitalift Klasik serisi içerisinde yer alan kremlerden kendine ve ihtiyaçlarına uygun olanları kullanabilirsin. 4 hafta sonunda gün geçtikçe cildi sıkılaştırarak güzelleştiren bu serinin etkisini çok net bir şekilde görebilirsin.Retinol serum, bu bileşenin en saf hali olarak tanımlanabilir. Tıpkı krem gibi yapısında bir miktar retinol bulunan farklı cilt serumları da bulunuyor; fakat biz daha çok saf retinolden bahsedeceğiz.
Birçok faydalı asit gibi retinol de saf haliyle cilde uygulanabiliyor. Özellikle gece kullanılan retinol serum cildin dinlenme halinde olduğu ve hücre yenilenmesinin gerçekleştiği uyku saatlerinde cilde kapsamlı bir bakım uyguluyor ve iyileştirici gücünü hızlı bir şekilde ortaya çıkarıyor.
L'Oréal Paris sana cildini güçlendirerek daha genç gösterecek harika bir ürün sunuyor! Dermatologların onayladığı L'Oréal Paris Revitalift Lazer Saf Retinol Gece Serumu, derin kırışıklıklara bile etki ederek dinç ve pürüzsüz bir cilde sahip olmanı sağlıyor. Kullanım şekli ise şöyle:
●Saf retinolü ilk hafta 2 gece, ikinci hafta her kullanım sonrasında bir gece ara vererek, üçüncü haftadan sonra da cildinin toleransına göre geceleri yatmadan önce kullanabilirsin. Cildinde retinole karşı bir hassasiyet yoksa 3. haftadan sonra her gece uygulama yapabilirsin.Sen uyurken L'Oréal Paris’in muhteşem retinol serumunun cildinde yaratacağı etkileri aşağıda bulabilirsin.
L'Oréal Paris Revitalift Lazer Saf Retinol Gece Serumu;
●Cildini anında yoğun şekilde nemlendirir.Ciltte bıraktığı yumuşaklık hissini ürünü uyguladığın ilk anda hissedebilirsin.Güçlü bir asit olan retinolü kullanırken dikkat etmek gereken bazı önemli noktalar var:
●Her şeyden önce, cildin retinole alışmasının biraz zaman alacağını bilmelisin. Bu sebeple serum gibi yüksek konsantrasyonlu ürünlerin kademe kademe kullanılması gerekiyor. Bu süreçte yapman gereken, cildini gözlemlemek; cildinin retinole verdiği tepkiyi ölçmek ve kullanım sıklığına bu sonuçlara bakarak karar vermek.Retinolün birçok diğer yaşlanma karşıtı ürün gibi 30’lu yaşlarda kullanılmaya başlanması öneriliyor. Fakat yaşlanma belirtileri bazı kişilerde daha erken ortaya çıkabiliyor. Genetik ve çevresel faktörler sebebiyle 30’lu yaşlardan önce de ciltte kırışıklık görüntüsü belirgin bir şekilde artmaya başlayabilir. Böyle bir durumda retinol kullanım yaşı da öne çekilebilir. Fakat ideal zaman 20’li yaşların sonu, 30’lu yaşların başı diyebiliriz.
Retinolün cildi incelttiğine dair yanlış bir düşünce var. Bazı ciltlerde ilk retinol kullanımı sonrasında oluşan hafif soyulmalar sebebiyle çoğu kişi cildinin inceldiğini ve bu nedenle soyulmaya başladığını düşünüyor. Oysaki retinol kolajen üretimini desteklediği için epidermal kalınlığı geliştirerek cildi ideal kalınlığına ulaştırıyor. Bu sayede de ilerleyen yaşla beraber gelen cilt incelmesi sorunu ortadan kalkmış oluyor ve cilt daha esnek ve dayanıklı bir yapıya bürünüyor.
